Tarım ve Orman Bakanlığı, Afyonkarahisar Valiliği, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ile Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası’nın işbirliğinde, AKÜ Gıda Kontrol Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Türkiye’de Gıda Güvenilirliği Çalıştayı düzenlendi. Çalıştay kapsamında gerçekleştirilen Gıda Mevzuatı, Gıdada Bilgi Kirliliği, Tüketicilerin Doğru Bilgilendirilmesi, Gıda Okuryazarlığının Arttırılması, Gıda Resmi Kontrolleri başlıklı panelde ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Serteser konuşma yaptı.
MARKALAR YIPRATILMAMALI
Serteser, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taklit ve tağşiş yapan firmaları ifşa politikasının değişmesi gerektiğini vurguladı. Serteser, “Ulusal ve uluslararası düzeyde çok büyük marka olmuş köklü şirketlerimiz, ifşa politikalarından ciddi şekilde etkileniyorlar. Her türlü prosese uyan üreticiler, kendi ellerinde olmayan, tedarik ve üretim zincirinde doğabilecek sorunlar neticesinde ürünlerinde eser miktarda sıkıntı yaşayabiliyor ve bundan dolayı ifşa ediliyor. İfşa edilen firmalarımız arasında 50 yıllık, 100 yıllık firmalarımız bulunuyor. O firmalar o tağşişi yapsaydı bugünlere gelebilir miydi? Bunun bilincinde olmamız gerekiyor. Markalarımızı yıpratmamalıyız. Ama tabii ki denetlemeliyiz. Kendisinden kaynaklanmayan hatalar dolayısıyla marka değeri olan şirketleri ifşa etmek, onların yeni yatırımlar, yeni tesisler yapmasını engellemek, hiç de uygun bir davranış biçimi değildir” dedi.
ÜRÜNÜ ETKİLEYEN BİRÇOK UNSUR VAR
Serteser, firmaların kendi ellerinde olmayan, ancak üretimde tedarik zinciri ve diğer nedenlerle sıkıntı yaşanan konuları şöyle özetledi:
“Dönemsel olarak Türkiye’den bağırsak tedariği mümkün olmadığı durumlarda yurt dışından bağırsak tedariği gerçekleştirilebilmektedir. Yurt dışında yapılan kesim sisteminde farklı türden hayvanların aynı kesimhanelerde kesilmiş olabilme olasılığı, ürünlerde istenmeyen bir duruma neden olabiliyor. Et alımlarında, taşıma esnasında lojistik firmaların farklı ürünler taşıması ve bu taşımlardan sonra hijyen anlamında gerekli hassasiyetleri göstermemesi olasılığı bulunuyor. Baharatın içine maliyet odaklı nişasta, bezelye, soya gibi ürünlerin girmesi; ayrıca baharat firmalarının aynı değirmende farklı ürün öğütmesi, mamulleri etkiliyor. Kullanılan yağın (içine sakatat karışması da yine başka bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Çalışan personelin yapabileceği sabotajlar, üretim alanında tavuk ve kırmızı etin aynı alanda işlenmesi; perakende satıcısı ve tezgahtarın etiket ve ambalaj değiştirmesi; ürüne farklı bir etiket takılması da marka değeri taşıyan firmaların ürünlerini etkileyen unsurlar olarak öne çıkıyor.”
ŞEHİRLER DE ZARAR GÖRÜYOR
Mevcut ifşa politikasında, gerçekten taklit ve tağşiş mamul üretenlerin zarar görmediğini hatırlatan Serteser, “Büyük markaları ifşa etmek onları küçültürken, merdiven altı üretim yapanları da büyütüyor. İfşa edilen firmalar arasında akılda kalanlar, marka değeri olan firmalar olurken; merdiven altı firmalar isim değiştirerek yine aynı koşullarda üretimi sürdürüyor. Biz üreticinin de itibarını korumalıyız. Burada bir çarpıklık var; inşallah değişikle bu konuya çare bulunacağına inanıyoruz. Bu konu, gıda ürünleri ile öne çıkan şehirlere de zarar veriyor. Kendi elinde olmayan bir sebepten dolayı ifşa edilen firmaların bulunduğu şehirlerde, o sektör sıkıntıya düşüyor; şehrin de marka değeri geriliyor” ifadelerini kullandı.
HATA TEKRARLANIRSA EN AĞIR CEZA UYGULANSIN
Serteser, üreticiler ve ilgili Meslek Komiteleri ile konu hakkında istişare ettiklerini belirterek şöyle devam etti:
“Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı taklit ve tağşiş listeleri ile birlikte, biz de marka değeri olan firmalarımızı Disiplin Kurulumuz’a sevk etmek zorunda kalıyoruz. Disiplin Kurulumuz, uyarma cezası, kınama cezası, üyelikten geçici çıkarma, üyelikten sürekli olarak çıkarma cezası vermek durumunda kalabiliyor. Disiplin Kurulu’nda 80 yıllık, 100 yıllık firmaları tanımayan üyelerimiz olsa, bu köklü firmalar kendi ellerinde olmayan bir hata dolayısıyla ceza alabilir. Kasıtlı olmadan, üretim zincirindeki bir hata, girdilerden birinin yasaklı madde barındırması gibi nedenlerle geçmişte bu madde kapsamında hiç cezai işlem görmemiş işletmeler, Gıda Kontrol ekipleri tarafından kapsamlı bir şekilde ürün girdileri, prosesleri incelenerek, aynı seri ve parti ürünler farklı yerlerde tekrar gözden geçirilerek, oluşan hatanın nedeni araştırılarak uyarılmalıdır. Bu hatanın tekrar etmesi halinde en ağır ceza verilmeli, hatta hapis cezası bile gündeme gelmelidir. Talebimiz, ilk hatada bu markaların ifşa edilmemesidir. Yine belirli bir cironun üzerinde olan, belirli bir üretim kapasitesine ve istihdama sahip gıda ve yem işletmelerine işin nevine göre resmi veteriner hekim veya gıda mühendisi görevlendirilmeli, bu personellerin ücretleri –gerekirse- Devlete işletmeler tarafından ödenmelidir. Bu personeller işletmelerin değil, Devletin resmi personeli olmalıdır. Böylece üretim başından sonuna takip ettirilerek onay verilmeli ve ürün bu şekilde piyasaya sürülmelidir. Sanayide bir hangarda, sağlıksız koşullarda, kasten taklit ve tağşiş ürün üreten, marka değeri kaybı endişesi taşımayan bir firmanın, ifşadan sonra da farklı isimlerle üretime devam ettiği görülüyor. Buna karşılık marka değeri olan, ihracat yapan firmalarımız bir baharatın içerisinde eser miktarda soya bulunması neticesinde, son üründe soya tespit edilmesi ile aynı listede ifşa olmaktadır.”
MARKA DEĞERİ KAYBI TELAFİ EDİLEMİYOR
Ekonomiye katkı sağlayan, istihdam ve üretimde öne çıkan, marka değere sahip firmalar ile merdiven altı üretim yapan firmaların aynı kefeye konulmaması gerektiğine dikkat çeken Serteser, “Bakın, bu konuda çok ilginç gazete ve internet siteleri manşetleri ile karşılaşıyoruz.
Onlardan biri şöyledir: ‘Domuzluk' yapanlar ifşa oldu. Haberde 229 şirketin 386 ürününde, olmaması gereken maddelerin bulunduğu yazıyor. Bu listedeki 7 firmanın ürünlerinde domuz eti kullanıldığına ilişkin bilgi yer alıyor. Fakat haber, bu kadar ürün içinde ilgi çekmek ve tepkileri yoğunlaştırmak için domuz eti üzerinden kurgulanmış. Tarım ve Orman Bakanlığımız’ın buna mahal vermemesi gerekiyor. Alkolsüz içeceğe, bilerek ve kasten yasaklı bir madde olan sildenafil kattığı için ifşa olan bir firma ile üretim zincirinde bıçak sıyrığı sonucu bir miktar kıkırdak tespit edilen üretici yine aynı kefeye konmuştur. Hatta devamında et ürünlerinde kıkırdak bulunmasının işin doğasında olabileceği gerekçesi ile kıkırdak ve kemik değerlendirme dışında bırakılmış, ancak ifşa olan markaların marka değerlerinde kayıp telafi edilememiştir” dedi.
BU BİR VATAN GÖREVİDİR
Serteser, konuşmasının sonunda şu vurguları yaptı:
“Firmaların ifşa edilmesi ile ilgili politika değiştirilmelidir, bunu bir vatan görevi olarak görüyoruz. Bu değişikliği yaparsanız sevap kazanmış olursunuz; değişikliği yapmazsanız bunun vebali sizin üzerinize olur.”
PANELDEN ÖNCE TOPLANTI
ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Serteser, panelden önce Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece ile Afyonkarahisar Valisi Gökmen Çiçek ve Cumhurbaşkanlığı Irak Özel Temsilcisi, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun öncülüğünde yapılan toplantıya da katıldı. Serteser, Işıkgece’ye üretici firmaların taleplerini iletti.
Ekleme Tarihi:22.10.2021
Okunma Sayısı:1683